AB üyeliği için Türkiye kendisi bir tarih belirlemeli

Bu bağlamda yeni dönemde hükümeti bekleyen en önemli konulardan biri Avrupa Birliği ile ilişkilerdir. Avrupa Birliği projesi bugünkü konjonktürde dünyada tek ortak yaşama modelidir. Bir uygarlık projesidir. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine başta Fransa olmak üzere bazı ülkeler karşı çıkıyor. Onlar 73 milyon nüfusa sahip bir ülkeden çekinip, korkabilirler… Türkiye’nin önüne çeşitli saiklerle taş koyabilirler…

Yine Türkiye içinden AB’ye üyelik konusunda, ulusal değerlerimizi koruyamayız. Orada erir, yiteriz korkuları var. AB’ye üye olmakla kimse kimliğinden ödün filan vermiyor. Korku ve endişelerin yersiz olduğunu belirtmeliyim. 
Türkiye, dışarının tavrı ve içerideki endişe karşısında ne yapıyor? Nasıl olsa AB’ye almazlar mı diye düşünüyor?

Halbuki Türkiye kendisi bir yol haritası çizse, üyelik tarihini belirlese… Örneğin “Ben 2015’de Avrupa Birliği üyesi olacağım” dese. O tarihe kadar gerekli dönüşüm ve düzenlemeleri yapsa, bu çıkmaz sokak sanılan süreci netleştirir. Siyaseten Rumlar ve Fransa tarafından önüne konulan engelleri daha kolay aşar.

İşte benim Anayasam, demokrasi hedefim bu. Düşünce, ifade, inanç özgürlüğü anlayışım bu. Siyasi partiler yasam ve örgütlenme özgürlüğü anlayışım bu. Ekonomik anlayışım şu. Sanayi, tarım, ticaret, çevre politikalarım şu… Bu dönüşümleri başkaları dikte ettirerek yapmaktansa, biz mutlaka kendimiz için yapmalıyız. İnanın böyle bir çizgi izleyenTürkiye’nin saygınlığı artar. AB’ye şu ya da bu nedenle üye almasalar bile kendi demokratik yolumuzda yürür gideriz…

Biz Türkiye’nin piyasa ekonomisinin rekabetçi koşulları içinde gelişeceğine ve kalkınmasını sürdüreceğine inanıyoruz. Sanayiciyi daha rekabetçi hale gelmelidir. Rekabetçi sanayi ihracatın en büyük silahıdır. İthal girdiler ancak rekabetçi bir sanayi ile aşağıya çekilebilir. Ayrıca ihracatın önü ‘İhracat Sigorta’ uygulamasıyla açılmalıdır. İhracattaki patlama asıl ‘İhracat Sigorta’ sistemi uygulamaya konulursa gerçekleşebilir. Yine Cumhuriyet’in 100’üncü yılı 2023 için konulan 500 milyar dolarlık ihracat hedefi bu uygulamayla yakalanabilir. Türkiye’nin küresel rekabet gücünün yükselmesi ve sürdürülebilir büyüme diğer bazı önemli adımlarla birlikte bu iki kalemin uygulanmasına bağlıdır.