Suyun öte yanındaki tek toprak parçamızda zamana yolculuk

Karaağaç, şimdilerde Edirne'nin bir mahallesi. Suyun öte yanında bulunan tek Türk toprağı. Cennetten bir köşe. Korunmuş, eskisi gibi kalabilmiş ender yerlerden. Geniş ana caddesi yaşlı çınarlarla kaplı. Caddenin sonundaki görkemli yapı, bir Mimar Kemalettin eseri. Büyüleyici bir güzelliğe sahip. Meşhur Lozan Anıtı da bu bahçenin içinde. Anıtın yanında küçük bir müze de var. Lozan Müzesi.

03 Ağustos 2010 Salı 11:35
Küçük bir toprak parçasından öte, Türkiye Cumhuriyeti’nin "suyun öte yanında" kalan tek toprak parçası, bunun da ötesinde Lozan Barış Antlaşması'nın da eşsiz bir simgesidir. Bu soyut fakat önemli algılamaların dışında, Arnavut kaldırımlı yolu, mesire yerleri, şirin evleri, büyük tren otogarı, Lozan Anıtı ve müzesiyle eşsiz bir huzur beldesi.

►TUNCA HUZURA ÇAĞIRIR
Karaağaç, Edirne’nin 4 kilometre güneybatısında kalır. Karaağaç'a Tunca köprüsü ve Meriç köprüsü geçildikten sonra sağa dönülerek yaklaşık 2 kilometrelik Arnavut kaldırımlı bir yoldan geçilerek varılır. Karaağaç yolculuğu ise kısa yolculuktan ziyade bir zaman yolculuğudur. Edirne çıkışından hemen sonra Tunca köprüsüne giriş ile başlar. Arnavut kaldırımlı 400 yıllık bir köprü; Tunca Köprüsü, biraz duraklatır. Sebebi ise Tunca’nın huzur dolu seyri doyumsuz akıp gidişidir. Köprünün bitişi ile başka bir durak, bülbüllerin, kanaryaların hatta papağanların yuvası, "Bülbül adasına" varılır.
►‘SEYİR KÖŞKÜ’
Eğlence mekanlarının gürültüsünden arındığı bir anda, özellikle sabahları bülbüllerin ötüşlerine kulak kesilebilir. Bülbül adasının sınırı ise Meriç nehridir. Meriç Köprüsü üzerindeki müstesna "seyir köşkü" ile Meriç Nehrini ve de özellikle sabahları ve akşamları güneşin doğuşu ve batışını seyretmek Edirne’de yaşanması gereken anların başında gelir. Meriç Köprüsünü geçiş ile Türklerin "suyun öte yanında" kalan tek toprak parçası Karaağaç başlar. Köprü sonrası sağa dönüş ile birlikte alabildiğine düz ağaçların arasından sıyrılan güneş ışığı kırıntılarıyla aydınlanan 2 kilometreyi bulan bir yola girilir. Bu zaman tünelinin hemen başında sağ tarafta Meriç Nehri kıyısındaki çay bahçeleri ve restoranlar yer alır.
►KÜLTÜR ZENGİNLİĞİ
Arkasından Edirnelilerin mesire yeri, yüksek söğüt ağaçlarını oluşturduğu "Söğütlük" gelir. Söğütlük’ün hemen bitişinde biri ressam Hasan Rıza Bey olmak üzere 10 yiğidin yattığı "Jandarma Şehitliği" vardır. Yol boyunca sağlı sollu, Karaağaç’ta bahçelerinde yetiştirilmiş sebze ve meyveleri satmaya çalışan insanlara rastlanılabilir. Karaağaç’ın girişinde yol ikiye ayrılır, sağa gidiş Yunanistan ile Türkiye arasındaki sınır kapılarından biri olan Pazarkule’yedir, sola kıvrımlı düz yol ise Karaağaç’ın içine girer ve eski Edirne Garı binası ile son bulur. Sağlı sollu, ana cadde üzerinde veya sokak aralarında yer alan Karaağaç evleri ise görülmesi gereken yapılardır. Osmanlı evlerinden farklı Edirne kültür zenginliğinin birer göstergesidirler.
►İHTİŞAMLI SON DURAK
Son durak, mimarisi ve ihtişamı ile öne çıkan eski Edirne gar binasıdır. Mimar Kemalettin Bey'in 20. Yüzyıl başlarında gerçekleştirdiği estetiği ile öne çıkan bu eser, Lozan Anıtını ve Lozan Müzesini barındırır. Günümüzde Trakya Üniversitesi Rektörlüğü olarak hizmet veren bina, Mimar Kemalettin Bey tarafından Sirkeci Gar Binası örnek alınarak 1913- 1914 yıllarında inşa edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda l9. Yüzyıl sonlarında yapımına girişilen, ancak çeşitli nedenlerle sonuçlanması geciken Rumeli Demiryolları güzergâhındaki önemli kentler için yaptırılan istasyon binaları, ilk kez İstanbul’da, Alman mimar August Jachmund tarafından gerçekleştirilen Sirkeci Garı’nı örnek alan bir topoloji oluşturmuşlardır. Bu örneğe göre gar binaları, hemen her zaman, tren hattına paralel, ince, uzun bir yapı olarak planlanmışlardır. Filibe ve Edirne istasyonlarının tasarımını gerçekleştiren Mimar Kemalettin Bey’in Filibe Garı’nın tasarımında österdiği başarı, Şark Demiryolları Şirketi’nce kendisine Edirne Garlarının da ısmarlanmasına neden olmuştur. Selanik Garı, temelleri atıldıktan sonra, Birinci Dünya Savaşı nedeniyle yarım kalmış, Edirne Garı ise bitirildiği halde savaştan sonra demiryolu güzergâhı değiştirildiği için hiç kullanılmamıştır.
►HARP TAZMİNATI KARAAĞAÇ'A LOZAN ANITI VE MÜZESİ
Karaağaç yerleşkesine Üniversite Rektörlüğünün taşınması ve T.C Devleti’nin sınırlarını belirleyen, ulusal bütünlüğünü sağlayan Lozan Anıtı, Meydan ve Müzesi yapılması kararı, Rektör Prof. Dr. Osman İnci’nin önerileri doğrultusunda, Trakya Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin teklifleri ile Trakya Üniversitesi Senatosunun 27.11.1996 tarihli 7’nci toplantısında oybirliği ile alınmıştır. Tarihi değerlendirmeler göz önüne alındığında, anıt yerinin tespitinde Karaağaç yerleşkesinin tercihi en doğru seçimdir. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’ne göre, Trakya sınırı Meriç Nehri ile çizilmiş ve Karaağaç Beldesi, Meriç nehrinin sağında, Yunanistan topraklarında kalmıştır. Bu durum, Lozan Antlaşması toplantılarında ciddi ve çok önemli tartışmalara yol açmış ve 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Yunanlıların savaş sırasında yapmış oldukları tahribata karşılık “Harp Tazminatı” olarak, Türk tarafına bırakılmıştır. Bu nedenle, Trakya Üniversitesi Senatosu bu tarihi olayı da değerlendirerek, anıtın Karaağaç’ta yapılması kararını almıştır. Lozan Meydanı’nda yer alan anıt, Lozan Zaferi’nin tek sembolü, Lozan Müzesi de bunun belgesel açıklamasıdır. Bu ikiliyi tamamlamak üzere, Rektörlük yerleşkesinde bir Lozan Fidanlığı düzenlenmiştir. Anıt betonarme olarak, radye temele birbirinden bağımsız ve 45 derece açı ile saptanan 3 konsol üzerine oturmuş sütunlardan oluşmaktadır. Birinci sütunun yüksekliği 36.45 metre olup; Anadolu’yu, ikinci sütun yüksekliği 31.95 metre olup; Trakya’yı, üçüncü sütun yüksekliği de 17.45 metre olup; Karaağaç’ı simgelemektedir. Bu sütunları 7.20 metre olup; yükseklikte birbirine bağlayan beton çember, birlik ve beraberliğin sembolü olup, bu çemberin ön yüzünde yerleştirilmiş 4.20 metre boyundaki genç kız figürü; estetiği, zarafeti ve hukuku temsil etmektedir. Genç kız figürünün bir elindeki güvercin, Barış ve demokrasinin, diğer elindeki belge ise Lozan Antlaşması’nın simgesidir. Anıtın ayaklarının yerleştirildiği yarım daire şeklindeki 15 metre yarı çaplı havuz ülkemizi çevreleyen denizleri temsil etmektedir.
►MUHTEŞEM ESER
Mimar Kemalettin tarafından projelendirilen muhteşem eser Edirne Garı, onarım ve düzenleme sonrasında 19 Temmuz 1998'de Trakya Üniversitesi Rektörlüğü olarak hizmete açılmıştır. Edirne'ye gelenlerin en çok görmek istedikleri yerlerden biri de Pazarkule Yunanistan sınır kapısıdır. Pazarkule'ye giden yolun kenarındaki Eski Edirne Milletvekili Dr. Bahattin Öğütmen'in Köşkü ise tarihi Edirne Evleri'nin çarpıcı bir örneğidir.
►KARAAĞAÇ KAHVEHANELERİ
Edirne Karaağaç'ta, görkemli istasyon binasının karşısında mütevazi kahvehaneler vardır. Buraların Yunanistan'dan bile özel müşterileri var. Sadeliğinin içindeki sükunet onu çekici kılan en büyük etken. Buralar mütevazı, sessiz, buram buram tarih kokuyor. Cevdet Dede: Tarihi öğrenin ve unutmayın Eski yıllarda, Karaağaçlılar geçimlerini şarapçılıktan sağlarlarmış. Yakın geçmişte Karaağaç; zengin Edirneliler ile azınlık önde gelenlerinin ve görevli memurların yaşadığı gözde bir yerdi. Karaağaç 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile burada yaşanan ünlü diplomatik tartışmalar sonunda, Savaş Tazminatı yerine sayılmak üzere Türk topraklarına katılmıştır. Burada yaşayan Karaağaçlı Rumlar, mübadele sonrasında sınıra yakın bir yerde yine aynı adı taşıyan bir köy kurmuşlardır. Şimdiki Karaağaçlılar iise mübadele döneminde gelmişlerdir. Günümüzde eski zengin çehresinden çok şey kaybetmesine rağmen, Karaağaç, yerleşim biçimi ve eski evleriyle etkileyici güzellikler sunmaya devam etmektedir. Cevdet Kutlu 90 yaşında. Mübadeleyle Türkiye’ye gelmiş. 1924 yılından bu yana Karaağaç’ta yaşıyor. Karaağaç’ın her anına tanıklık etmiş. Canlı tarih. Ayaküstü kısa sohbetimizde bize Karaağaç’ı anlatıyor. Tarihin unutulmaması gerektiğini, bu toprakların nasıl kazanıldığının gelecek nesillere çok iyi anlatılması gerektiğini anlatıyor.


Bu haber 218 kez okundu
Yükleniyor...